Kültür
Mekânı Olarak Kent
Ahmet Ada
Sanat,
hayat ve popüler kültür bağlamında popüler kültür mekânı olarak kent olgusunu
irdelemek gerekiyor. Kentin küresel kapitalist dönemdeki değişimini yaşıyoruz.
Endüstriyel uygarlığın verili kültürünün insanı kuşattığı bir dönemden
geçiyoruz. AVM’ler, Forum’lar, kafeler popüler kültürün, tüketim kültürünün
mekânları olarak hayatımızda yer alıyor.
Her şeyin verili olduğu bir çemberin içindeyiz. Çemberin dışında kalanlara,
verili dili, sanatı, müziği reddedenlere aylak, serseri gözüyle bakılıyor.
Kentin, bir imgeler toplamı olarak sunduğu giyim-kuşam mağazaları tüketime
yöneliktir. Eğlence mekânları genç kuşağı zihinsel olarak da kuşatıyor.
Niteliğe değil, niceliğe öncelik veren tüketim düzeneği göz boyacı. Ve yeni
sömürü alanlarıdır.
Mersin’deki
kentsel gelişimi de toplumbilimsel travmalar ile kültürel dönüşümlerden okumak
olasıdır. Küresel kapitalizm ve endüstriyel uygarlık açısından kentteki
gelişimi semtler örneğinden yola çıkarak açıklamak olasıdır. Hangi semt küresel
kapitalizmin ve endüstriyel uygarlığın ürünlerini taşıyorsa, orası kentin
merkezi oluyor. Mersin için, önceleri, Cumhuriyet alanı ile Muğdat çevresi
merkez olarak anılırken, yukarıda belirttiğim gelişmeler nedeniyle bugün merkez
Forum’dur.
Şu
anda, içinde yaşadığımız zaman ve mekânın bize sunduğu şeyleri tüketiyoruz.
Tüketim toplumu bize karar verme olanağı tanımıyor. Gereksinimiz olmadığı halde
tüketmeye yönlendiriliyoruz. Ülkemizin kültür endüstrisi de öyle çalışıyor.
Çoksatar romanlar örneğinde olduğu gibi. Estetik değer önemli değil, ölçü
çoksatar olmasıdır. Piyasa toplumunun insani olmadığını has sanatçı biliyor ve
uzak duruyor bu ortamdan. Bize hale gibi sunulan büyünün dışında düşünebilmek
çok önemli görünüyor. Bu ortamdan çıkabilmek için düşünebilmek ve karar vermek
zorundayız. Bu da dizgeyle araya mesafe koymakla başlıyor. Aylaklık, çizgi dışı
olmak – tüketim mekânlarının büyüsünden kurtulmak için zorunlu yönelimler
olarak görülüyor.
Modernliğin
ya da küresel kapitalist dönemdeki kentin ideoloji ürettiği biliniyor.
Dolayısıyla içinde bulunduğumuz ortamın ideolojik yapılanmalar ürettiği de…
Kent yaşantısının ideolojik yapılanmasının kaynağı olduğu da biliniyor.
Bireyin, birey olma, kendi olma olgusu da bu yapılanmanın dışına çıkmasıyla
olasıdır. Kentin birey üzerindeki etkisi günümüz romanlarında belirgindir.
Kenti görüntüler, imgeler toplamı olarak düşünürsek, onun çözümlenmesi
yapı-söküme almakla mümkün olur. Kent, bir imgeler ormanıdır. Sıra sıra turunç
ağaçlarına bakmadan geçiyoruz. Deniz yokmuş gibi davranıyoruz. Cadde ve sokaklardan
insanlara bakmadan yürüyoruz. Celâl Soycan bu durumu Levinas’a gönderme
yaparak, “İnsan yüzlerinin silinmesi” olarak niteliyor.
Bütün
bunlara karşın, anti-kapitalist gelişmeler de, düşünce dizgeleri de almaşık
olarak gelişiyor. Mersin’de, Gezi olaylarını protesto eylemlerinin Forum
çevresinde yapılışı da bu kültürel gelişmelerle bağlantılıdır. Küresel
kapitalist ekonominin gelişimine koşut olarak kentin toplantı mekânları
değişiyor. Küresel kapitalizmin ekonomisi AVM’ler, Forum’lar, iş merkezleri, bankalar
çevresinde dönüyor. Bu döngünün genç kuşakları etkilediği açık; buna karşın
almaşık olabilecek düşünsel bir hale de gelişiyor. Yeni protesto yöntemleri de…
Almaşık sanat olanakları tartışılıyor. Karikatür, resim, müzik, sinema,
gösteri, tiyatro, duvar yazısı yeni biçimler içinde sunulabiliyor. Birlik ve
dayanışma duygusu gelişiyor – Gezi olaylarında buna tanık olduk. Kapitalizm
öncesi bir zihinselliği benimseyenler de var: Cemaatçilik. Bunu aşıp küresel
kapitalizmin parçaladığı insani ilişkileri başka türlü kurma çabaları sonuç
veriyor. İnsani olan her şeye sahip çıkarak demokrasi kültürünü de onarıyorlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder