21 Kasım 2007 Çarşamba

Balkonları dört mevsim çiçekli evler için deniz”*


Ahmet Ada, “Kantolar” döneminin ikinci kitabı “Yeni Kantolar”da, dünyadaki duruşunu, varoluşunu, modern şiirin sınırsız olanaklarıyla anlamlandırıyor. Varoluşsal kaygılarını gerçeklikler alanına dahil ederek şiirine içkin kılıyor. Dil, imge düzeni, biçem kendini yenileyerek kök sürüyor. Ölüm, su uygarlığı, deniz, bir iç devinim olarak insanda süren doğa, insanın varoluş derinliği, kökleri, köksüzlüğü, çocukluğun altın çağı üstüne monologlar kuruyor Ahmet Ada. Deniz, denizin kapısı, su imgeleriyle, daralan, sıkıntıya düşen, nesnesinden uzaklaşan insana ‘ferah’ bir alan açmayı amaçlıyor.

Ahmet Ada’nın, “Yeni Kantolar”ında yer alan bir dizi Kanto’nun temaları içinden Akdeniz insanının duruşunu, sesini, doğaya bulanmış halini, hüznünü, acılarını okumak mümkündür. Şaşırtıcı imgeler ve insanın iç ve dış dünyasına gönderen üst üste şaşırtıcı bağdaştırmalar, bu şiirleri çok katmanlı hale dönüştürüyor. Ölüm duygusu ‘hiçlik’ ile dile gelirken, ölümün dünyasalla ilişkisi de dilsel dolayıma giriyor. Mersin’den dünyaya doğru giden, varlığın yalnızlığını hisseden öznenin tekil kıyı arayışı. Yaşantı içeriğine sızan gündelik hayatın bloklarını içselleştirerek ortaya çıkarıyor Ada: “Yürek yıkık Kudüs, yürek kör kuyu – Doluyorum bu sabah boş sarnıçlara (s.26)”. Yer yer üstgerçekçi bir şiir yazıyor: “Bit pazarına yürüyen takma dişli su (s.40)” gibi. Yer yer dolayımlı söyleyişle, açık, yalın dizeler buluşuyor. Sözcük tekrarlarının senfonik yapısı sesçil bir şiiri yol açıyor. Dilin anıştırmalı kullanımı, şiirleri kapsamlı sessel ve anlamsal düzleme taşıyor. Bu düzlem çok sesli, çok katmanlı şiiri açığa çıkarıyor.

Belli sözcükleri var bu şiirin; varoluş, pars, deniz, ışık, gölge. Bu sözcüklerin çağırdığı her şiirde farklı olan anlam alanları var. Ancak ‘anahtar’ nitelikleri de var. Ölümü ve dirimi ‘pars’ sözcüğü ile ayraca alıyor şair. “Deniz” ile ‘dünyada durmak’ı, ‘dünyada yaşamak’ı açımlıyor âdeta. Yaşantı içeriğini içsel monolog olarak, ‘deniz’ imgesiyle aktarıyor okura.

“Bu yıl Paris kurşuna sürülü namlu”.(s.31). Bu dize şiirin içinde birdenbire karşımıza çıkıyor. Paris’in varoşlarındaki insanın eşitsizliğe, adaletsizliğe öfkesini dile getiriyor; düzyazının ezberini bozarak. Eşyayı, dünyayı gören gözdür o: “Balkonları dört mevsim çiçekli evler için deniz (s.32)” derken gören gözdür; sözcükler sonra geliyor. Dış dünyanın etik, kültürel, adaletsiz, boğucu, insansızlaştırıcı saldırılarından korunma içgüdüsüyle, yaşamsal, dirimsel olan her şeyin üstünü “örtelim” diyor, (s.35). Bu istek, mekânın, zamanın verili algısını aşarak, Kudüs’lü, Beyrut’lu çocuklara, Konya ovasına, Marakeş’e, Fenike denizi’ne, Mersin’in denize açılan sokaklarına; ekonomi politiğe, Ezra Pound’a, Rene Char’a, Cenk Koyuncu’ya, Azer Yaran’a, Yenice Yolları türküsüne, şarkıcı Feyruz’a, Adonis’e uzanan, kültürel göndermelerle beslenen, çağdaş bir şiire dönüşüyor.

*Ahmet Ada, Yeni Kantolar, Şiirden Yayınları, Eylül 2007

Hiç yorum yok: