28 Ağustos 2015 Cuma

Çağdaş lirik şiirin ve düzyazı şiirin
olanaklarını zenginleştirmeye çalıştım”

Ahmet Ada ile “Yağmur Başlamadan Eve Dönelim”i
konuştuk.

MİTAT ÇELİK

Mitat Çelik : “Yağmur Başlamadan eve döneyim (YBED) yirmi ikinci şiir kitabınız. Çoğu düzyazı şiirlerden oluşuyor. “Ey, kolları fıskiye şiir! İçten bağlıyım müziğe.” Şiirlerinizin müziğini sorayım.
Ahmet Ada: Düzyazı şiirlerin bir iç müziği var. Bunu şiirleri sesli okursanız işitebilirsiniz. Modern şiirin en zoru düzyazı şiir ses olarak eksi konumdadır. Atonal de diyebiliriz. Ama sözcüklerin kendi sesleri vardır. Sözcüklerden oluşan şiir dili ses ve anlam üretir. Düzyazı şiirler de öyledir. “İçten bağlıyım müziğe” derken kastettiğim budur. Melih Cevdet Anday, “dil söylemek için değil, işitmek içindir. Her şey kulakta oldu bitti. Rimbaud, yıldızların hafiften fru-fru ettiklerini duymuştu. Öyle ise dediklerini de anlamıştır” diyor. İşitilen şey, şiirsel sözün müziğidir ve aynı zamanda anlam da üretir.
-Şiir tümceleriniz gramer kurallarını çiğneyen bir konumda değil. Ne dersiniz?
-Anlamı cisimleştirmek için sözdiziminde karmaşık bir yolu seçmediğimden. Düşünce ve imgenin iç içe geçtiği yoğun şiir tümceleriyle yalınlıktaki derinliği bulmaya çalıştım.
-Varlığın evi” başlıklı şiirinizde ölçülü bir biçimde cinsellik giriyor şiirinize. Şiirlerinizde cinsellik ender işlediğiniz bir konu. Yanılıyor muyum?
-Hayır, yanılmıyorsunuz. Cinsellik hayatımızın bir parçasıdır. İnsanın bütünlüğünü sağlayan bir olgudur. “Varlığın evi”nde erotik düzlemde yansıtmaya çalıştım.
-“İkinci adamın söylediği” şiirinizde Gezi direnişindeki anti-kapitalist gruba, dayanışmaya, kardeşliğe, barışa göndermeler var. Doğru mu kavrıyorum?
-Doğru kavrıyorsunuz. Sekiz Gezi şiirinin ilki o. Şair öznenin şiirsel söylemiyle değil, ikinci şahsın şiir söylemiyle olup biteni anlamlandırmaya çalışan bir şiir. Öteki şiirlerde “biber gazı, duman, ağaç, park, polis, kırmızılı kız, tazyikli su, kask, Taksim, Ali” gibi sözcükler direnişe, başkaldırıya gönderen sözcüklerdir. Aynı zamanda dilde bir müziğin kurulması için kullanıldılar.
-“Sonrası ağustos” bölümündeki “Opera binasının önünde” şiirinizde “Çiçeğe kesmiş opera binası / İçinde gül sesli dostlarım var / Kuş yolluyorlar lacivert dağlara / Adresimiz belli olsun diye” diyorsunuz. Mersin bir tutku mu şiirlerinizde?
-İçinde yaşadığım mekân olarak Mersin, opera binası, deniz, kültürel atmosfer, arkadaşlarım, saatler ölüme doğru ilerlese de, hem gözümün önünde hem de belleğimdedir hep. Şiirlerime bir ucundan girmemesi düşünülemez.
-YBED’in kurmaca bir şiiri olan “Ahmet Erhan’a Anmalık” şiiriniz humor barındırıyor. Neden böyle bir anlatımı seçtiniz?
-Humor ya da ironi şiiri zenginleştirici öğelerdir. Lirik şiire kattığınızda “aklın inceliği” ile şiiri güçlendirmiş olursunuz. Bu şiirimde şairleri bir orkestranın elemanları gibi göstererek ince bir alaya yol açtım. Ahmet Erhan’ın erken ölümü, ölümle hesaplaşmayı gerektirdi. Bu hesaplaşmayı ince bir alaycılıkla yaptım.
-Bu kitabınızla kendinizi hangi şiire akraba hissediyorsunuz?
-Kendi şiir deneyimim, başlangıçtan beri, dünya modern şiirine komşudur. “Yağmur Başlamadan Eve Dönelim”de de,  çağdaş lirik şiirin, düzyazı şiirin olanaklarını zenginleştirmeye çalıştım. Dünya şiirinin çoğu şairleri bir ritim estetiği kurarken, diğer yandan insanı, dünyayı, hayatı anlamlandırma çabası içinde oldular. Anlamlandırmayı dolayımlı olarak yapan şairlere komşu oldum. Geniş çağrışım alanları açtıklarını gördüm.
-Düzyazı şiirlerinizden gövdenizi doğaya salmışsınız izlenimi edindim. “Olabilirsem dikili bir taş yıldızları görürüm buradan” diyorsunuz. Nasıl bir şey doğa olmak?
-Saf olmayan içkin bir şey ve içerdedir. Varlığa uygun bir şey diyebilirim. Toprak, bitkiler, hayvanlar, deniz, Çiftlikköy; özgür ve aydınlık, hatta özerk bir evren sunmaktadır bana.
-“YBED’e portre çizimiyle Köksal Çiftçi, kapak ve iç desenleriyle Canan Güldal katkıda bulunmuş; bu da zenginleştirmiş kitabınızı.

YAĞMUR BAŞLAMADAN
EVE DÖNELİM
Ahmet Ada
Ve Yayınevi, 2015,
98 sayfa, 15 TL









Hiç yorum yok: