“Çağdaş lirik şiirin ve düzyazı şiirin
olanaklarını zenginleştirmeye
çalıştım”
Ahmet Ada ile
“Yağmur Başlamadan Eve Dönelim”i
konuştuk.
MİTAT ÇELİK
Mitat Çelik : “Yağmur Başlamadan eve
döneyim (YBED) yirmi ikinci şiir kitabınız. Çoğu düzyazı şiirlerden oluşuyor.
“Ey, kolları fıskiye şiir! İçten bağlıyım müziğe.” Şiirlerinizin müziğini
sorayım.
Ahmet
Ada: Düzyazı şiirlerin bir iç müziği var. Bunu şiirleri sesli okursanız
işitebilirsiniz. Modern şiirin en zoru düzyazı şiir ses olarak eksi konumdadır.
Atonal de diyebiliriz. Ama sözcüklerin kendi sesleri vardır. Sözcüklerden
oluşan şiir dili ses ve anlam üretir. Düzyazı şiirler de öyledir. “İçten
bağlıyım müziğe” derken kastettiğim budur. Melih Cevdet Anday, “dil söylemek
için değil, işitmek içindir. Her şey kulakta oldu bitti. Rimbaud, yıldızların
hafiften fru-fru ettiklerini duymuştu. Öyle ise dediklerini de anlamıştır”
diyor. İşitilen şey, şiirsel sözün müziğidir ve aynı zamanda anlam da üretir.
-Şiir tümceleriniz gramer
kurallarını çiğneyen bir konumda değil. Ne dersiniz?
-Anlamı
cisimleştirmek için sözdiziminde karmaşık bir yolu seçmediğimden. Düşünce ve
imgenin iç içe geçtiği yoğun şiir tümceleriyle yalınlıktaki derinliği bulmaya
çalıştım.
-Varlığın evi” başlıklı şiirinizde ölçülü bir
biçimde cinsellik giriyor şiirinize. Şiirlerinizde cinsellik ender işlediğiniz
bir konu. Yanılıyor muyum?
-Hayır,
yanılmıyorsunuz. Cinsellik hayatımızın bir parçasıdır. İnsanın bütünlüğünü
sağlayan bir olgudur. “Varlığın evi”nde erotik düzlemde yansıtmaya çalıştım.
-“İkinci adamın söylediği”
şiirinizde Gezi direnişindeki anti-kapitalist gruba, dayanışmaya, kardeşliğe,
barışa göndermeler var. Doğru mu kavrıyorum?
-Doğru
kavrıyorsunuz. Sekiz Gezi şiirinin ilki o. Şair öznenin şiirsel söylemiyle
değil, ikinci şahsın şiir söylemiyle olup biteni anlamlandırmaya çalışan bir
şiir. Öteki şiirlerde “biber gazı, duman, ağaç, park, polis, kırmızılı kız,
tazyikli su, kask, Taksim, Ali” gibi sözcükler direnişe, başkaldırıya gönderen
sözcüklerdir. Aynı zamanda dilde bir müziğin kurulması için kullanıldılar.
-“Sonrası ağustos” bölümündeki
“Opera binasının önünde” şiirinizde “Çiçeğe kesmiş opera binası / İçinde gül
sesli dostlarım var / Kuş yolluyorlar lacivert dağlara / Adresimiz belli olsun
diye” diyorsunuz. Mersin bir tutku mu şiirlerinizde?
-İçinde
yaşadığım mekân olarak Mersin, opera binası, deniz, kültürel atmosfer,
arkadaşlarım, saatler ölüme doğru ilerlese de, hem gözümün önünde hem de
belleğimdedir hep. Şiirlerime bir ucundan girmemesi düşünülemez.
-YBED’in kurmaca bir şiiri olan “Ahmet
Erhan’a Anmalık” şiiriniz humor barındırıyor. Neden böyle bir anlatımı
seçtiniz?
-Humor
ya da ironi şiiri zenginleştirici öğelerdir. Lirik şiire kattığınızda “aklın
inceliği” ile şiiri güçlendirmiş olursunuz. Bu şiirimde şairleri bir
orkestranın elemanları gibi göstererek ince bir alaya yol açtım. Ahmet Erhan’ın
erken ölümü, ölümle hesaplaşmayı gerektirdi. Bu hesaplaşmayı ince bir
alaycılıkla yaptım.
-Bu kitabınızla kendinizi hangi
şiire akraba hissediyorsunuz?
-Kendi
şiir deneyimim, başlangıçtan beri, dünya modern şiirine komşudur. “Yağmur
Başlamadan Eve Dönelim”de de, çağdaş
lirik şiirin, düzyazı şiirin olanaklarını zenginleştirmeye çalıştım. Dünya
şiirinin çoğu şairleri bir ritim estetiği kurarken, diğer yandan insanı,
dünyayı, hayatı anlamlandırma çabası içinde oldular. Anlamlandırmayı dolayımlı
olarak yapan şairlere komşu oldum. Geniş çağrışım alanları açtıklarını gördüm.
-Düzyazı şiirlerinizden gövdenizi
doğaya salmışsınız izlenimi edindim. “Olabilirsem dikili bir taş yıldızları
görürüm buradan” diyorsunuz. Nasıl bir şey doğa olmak?
-Saf
olmayan içkin bir şey ve içerdedir. Varlığa uygun bir şey diyebilirim. Toprak,
bitkiler, hayvanlar, deniz, Çiftlikköy; özgür ve aydınlık, hatta özerk bir
evren sunmaktadır bana.
-“YBED’e portre çizimiyle Köksal Çiftçi,
kapak ve iç desenleriyle Canan Güldal katkıda bulunmuş; bu da zenginleştirmiş
kitabınızı.
YAĞMUR BAŞLAMADAN
EVE DÖNELİM
Ahmet
Ada
Ve
Yayınevi, 2015,
98
sayfa, 15 TL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder