11 Haziran 2015 Perşembe

Rene’ Char Üzerine

Ahmet Ada


            Rene’ Char’dan ilk çeviri Tahsin Saraç’a ait: Seçilmiş Şiirler (1983). Fransızcadan, ana dilinden yaptığı bu çeviri şiirler Char’ın çeşitli kitaplarından bir seçmeyi içeriyor. Tahsin Saraç’ın arı, duru Türkçesi pırıl pırıl ve dikkati çekiyor. Rene’ Char’ın Türkçedeki serüveni 1980 yılında Samih Rifat’ın Seçme Şiirler çevirisiyle sürüyor. Ada Yayınları’nın yayımladığı bu çeviride Henri Matisse’in on altı deseniyle, şairin 1935-1960 yılları arası yazdığı şiirlerden kendi seçtikleri yer alıyor. Samih Rifat daha sonra bu derlemeye yenilerini ekleyerek yayınlıyor, (YKY, 2008). Özdemir İnce’nin Char’dan çevirisi ise Sessiz Oyun adıyla 1992’de yayınlanıyor; Armoni Yayınları.  Bu çevirisi ufak tefek düzeltmelerle 2003 yılında Alkım Yayınları arasında çıkıyor. Dördüncü Rene’ Char çevirisini Kırmızı Açlık adıyla Fuat Çiftçi yapıyor; Şiiri Özlüyorum Kitaplığı, Ocak, 2015. 2014’de yitirdiğimiz Hüseyin Çiftçi’ye adanan yeni bir çeviri bu. Fuat Çiftçi, Kırmızı Açlık’ın başına, “Rene’ Char Şiirine Giriş Denemesi” yazmış. Char’ın şiirinin özünün toprakla, doğayla bütünleşen insanın geleceğine dair işaretler içerdiğini vurguluyor. Sonunda da, “Yeryüzü insanına duyulan umudun, işkenceye uğramış etlerle filizlendiği çağda, tanıdığı imge duyarlıklarıyla, şiirde büyük yürüyüşün, toprakta biriken özsuyun, gökteki kocaman bulutların, dalga dalga uzayıp giden ormanların büyük şairidir Rene’ Char” diyor. Char’ın şiir poetikasını şiirsel olan biçemle ifade eden Fuat Çiftçi, bu şiirinin özelliklerini kavrayıp açımlamaya çalışıyor.
            Rene’ Char şiirine ilişkin Tahsin Saraç’ın yazdıklarının izini sürelim: Rene’ Char’ın şiiri, insanı kirlenmediği, arınıp durulduğu bir dünya özlemi barındırır. “Düşlem, imgelem, yarının insanına aktarılabilecek en güvenilir zenginliktir bu bakımdan.” Bugün için bir ütopya olan eşit, adaletli bir dünyanın var olabileceğini sezdiren şiiri şaşırtıcı zenginlikte imgeler taşımaktadır. Dünyaya şaşkınlıkla bakan şairin dizelerini okuruz. Sözcük tutumluluğu, az sözcükle birçok şeyi anlamlandırması dikkati çeker hep. Sessizlikle de örtüşen bir sestir şiirinin sesi. Bu durum düzyazı şiirlerinde de sürüp gider. Tahsin Saraç, onun ürünlerini şiir tümcelerine dayanarak değil, sözcüğün baskın olduğu, sessizliklerin de sürüp gittiği bir şiir olarak saptar. Saraç, “öten bir horozun sesinin, ötüş bittikten sonraki sessizlikte bir süre daha sürüp gitmesi gibi” der. Parlak söz, sözce, tümce yoktur şiirlerinde. İnsanın içsel boyutuna ışık düşüren imge vardır.. Doğa, gördüğümüz doğa değil, içsel derinliği olan, devinimli haldedir. Bütün doğa devinimleri; yel, dağ, ağaç, rüzgâr, su fısıltılarla konuşur gibidir. Bir tılsım, büyülü bir söyleyiş, şiirlerinde, yorumlamayı da gerektirecek şekilde cisimleşir.
            Rene’ Char’ın şiiri kapalı bir şiirdir, dolayısıyla hemen ele vermez anlamını. Üzerinde duruldukça bir yelpaze gibi kat kat açıldığı görülür. İmgesel anlatımın kat kat iç evrene doğru açılması, uç veren anlam öbekleri oluşturması derin bir şiir olduğundandır. Maurice Blanchot da, “Günümüzde Char’ın bir eşi daha yoksa bu, onun şiirinin, şiirin şiiri olduğundandır” demektedir ki, “şiirin şiiri” oluşu bir saptama değildir yalnızca, bir ana özelliktir.
            Tahsin Saraç “Rene’ Char Şiirini Üzerine Birkaç Söz”de, onun şiirinin söylence ve ilkçağ havası taşıdığını, sözcükleri çok kez eskil anlamlarıyla kullandığını vurgular.
            Rene’ Char’ın yaşamöyküsüne zamandizinsel olarak baktığımız zaman oldukça hareketli geçen bir süreye yayıldığını görüyoruz. Fransa’nın güneyinde 1907’de doğuyor. Üstgerçekçiler topluluğuna katılıp ayrılıyor. Birkaç kez evleniyor, birkaç kez âşık oluyor. 1940-45 yılları arasında Yüzbaşı Alexandre adıyla Fransız Direnme Hareketi’ne katılıyor. Çok önemli görevler üstleniyor. “Hypnos Yaprakları”nda gözlerinin önünde kurşuna dizilen B’nin ölümüne seyirci kaldığını, çünkü koca bir köyün ne pahasına olursa olsun çatışma dışında tutulması gerektiğini yazıyor. Yaşadığı süre içinde Paul Eluard, Andre Breton, Albert Camus ile dostluklar kuruyor. Modern resim üzerine yazılar yazıyor. Özdemir İnce, “T.Saraç’ın çevirilerinin Rene’ Char’ın şiir sanatını büyük bir başarıyla aktarmış olduğunu belirtmemiz gerekmektedir” demektedir. (1992).
Özdemir İnce, Rene’ Char’ın değişik kitaplarından yaptığı Sessiz Oyun adıyla yayınladığı kitabın ikinci baskısına yazdığı “Rene’ Char’la Kırk Yıl” başlıklı yazısında çeviri yöntemini şu söylerle dile getiriyor: “Alımlama ya da diliçi ve diller arası çeviri, şiirin derin yapısı tasarımlanmadan, yalnızca yüzey yapıya (soldan sağa yazılı cümleye) göre yapılırsa (olursa), şiir bir kaosa, bir yamalı bohçaya dönüşür. Bu nedenle, ilk baskı için yakaladığımı sandığım tutarlılığı bozmak istemedim.” Özdemir İnce, Rene’ Char’ın şiirini “şiddet ve direnme” üzerine kurduğunu belirtiyor. İnsanın duygularını yatıştırma yerine sarsma şiirsel eylemidir, demektedir. Bu bakımdan Albert Camus’nün ‘Başkaldıran İnsan’ının etkisi görülüyor. Bu kitabın yazılışına katkısı düşünülünce bu etki doğaldır. Onun şiiri üzerine uzun bir süre çalışan Georges Mounin, şiirlerin tümünün açımlanmasının zorluğunu belirtiyor. Özdemir İnce’nin sözleriyle, “şiirlerinin yarısının hâlâ kendisine kapalı ve karanlık olduğunu ileri sürüyor”. Şiirinin Andre Breton’un şiirinden etkilendiği söylenen Char’ın,  zıtlıklar, çelişkiler, gerilimler üzerine parça parça ve bütünü tamamlayan çarpıcı imgelerle şiirini kurduğunu görüyoruz. Felsefeden, resme, yontuya, edebiyata gidip gelen ilgi alanları onun şiirini derinleştirdiğini, estetik düzeyi yükselttiğini, zenginleştirdiğini söylemek mümkündür. Böylece “şiirin şiiri” ortaya çıkarken, onda yansılanan, hayatın içinde bir oraya, bir buraya gidip gelen denge de kurulmaktadır. Görüneni, görünmeyeni, bilineni bilinmeyeni dikey yapı içinde yansılayan bir şiir kuruyor.
            Rene’ Char’ın kenti değil, Provence’ın kırlarını, doğayı varlığın içsel titreşimleri olarak aydınlatışı yaşamıyla örtüşen bir şiir yazdığını gösteriyor. Modern şiirin kurucu şairi Char, doğanın çevrenini bedeni kılmış gibidir. Renk, koku, ağaç, ırmak, kuş, incir ve badem ağaçları, şimşek, kayalıklar, ama hepsi iç ve dış doğa olarak kişiliği oluyorlar adeta. Bazen doğanın kendisine dönüşüyor, diyor Özdemir İnce. (Hayvanlar, bitkiler… Belki füze rampalarına karşı duruşu, doğanın yok edilmesine ve savaşa karşı tutumunun bir sonucudur.)
            Hemen belirtmekte yarar var: Özdemir İnce, dili, yapısı karmaşık bir şairin şiirlerini Türkçeye başarıyla aktarıyor. O da, Semih Rifat da, Char şiirinin kabuğunu çatlatıp içine giriyorlar.
            Rene’ Char’ın şiirlerinin Türkçeye geç çevrildiğini söylemeliyim. 1960’larda, İkinci Yeni’nin egemen olduğu bir dönemde çevrilmeyişi, çevrilemeyişi mi desem, şiir evrenimizin şiir kanonu içinde kalmasına neden oldu diye düşünüyorum. Ne yazarsa yazsın onu kendine özgü kılan Rene’ Char farkı ortaya çıkan bir şair o. Türkçede  usta çevirmenler onun biçemini yansılayacaklardı, geç de olsa sonradan bu başarıldı. Erken çevrilseydi şiir evrenimizin değişmesine yol açabilirdi.
Georges Mounin, Char’ın “Düğün Yüzü” şiirini okuduğunda, “yabancı bir dille karşı karşıya olduğum duygusuna kapıldım” diyor. Onun kendine özgü dilinin çetrefilliği Türkçeye çevrilmeyi güçleştiriyor belli ki. Ne var ki, Tahsin Saraç’ın, Semih Rifat’ın, Özdemir İnce’nin, Fuat Çiftçi’nin aynı şiirleri farklı tatlarla çevirdiklerine tanık oluyorum.
Bu yazıda kaynak olarak yararlandığım Tahsin Saraç, Semih Rifat, Özdemir İnce çevirilerine yazılan önsözlerde Rene’ Char şiirini tanımlama çabaları değerlidir. Şiirlerin de önsözlerin yol gösteriliğinde okunması gerekiyor. Çünkü, düzayak anlamı olan bir şiir değil, kapalı, Semih Rifat’ın deyişiyle iç anlama evrilen bir şiirdir onunki.
Rifat, çevirisi konusunda şunları yazıyor: “Başlıca büyüsü, her şeyden çok insanı yıldırım gibi çarpan imgelerindedir çünkü; ve şiirsel imge başka bir dilde, başka sözcüklerle – çoğu zaman – bire bir kurulabilen bir şeydir. Hele bu imge alışılmış gündelik gerçekliğin dışında bir boylamda kurulmuşsa, neredeyse sözcüğü sözcüğüne bir çeviri, imgeyi gözlerimiz önünde yeniden yaratmaya yeter.” Zamanının ve çocukluğunun ruhunu, doğanın ve nesnelerin doğasını gözlerimiz önünde yaratabilen imgelerde buluyoruz onu okurken..
            Dört Rene’ Char çevirisinde şunu gördüm: İmgeleri ifade edebilecek sözcüğü bulmak önemli görülüyor. Şair çevirmenler farklı sözcüklerle aynı şiiri çevirmişler. Bu da, ortaya, semantik farklılıklar çıkarmış. Küçük, anlamsal nüans farklılıkları bu şiirin zengin imge yapısından kaynaklanıyor. “Bağlılık” adlı şiirin Semih Rifat çevirisi Türkçe söylenmiş gibi sahici ve dilimize çok uygun: “Kentin sokaklarında sevgilim var benim. Nereye gittiği önemli değil bölünmüş zamanın içinde. Artık sevgili değil, herkes onunla konuşabilir. Artık anımsamıyor, gerçekte kim sevmişti onu?”  Şiirin bütününü değil, tadımlık bir parça aktardım. Rene’ Char’ın şiirini okur arayıp bulmalıdır. Büyük bir şiir çıkacaktır karşılarına.

Kaynaklar

Rene’ Char, Seçilmiş Şiirler, Çev: Tahsin Saraç, Adam Yayınları, 1983
Rene’ Char, Seçme Şiirler, Çev: Semih Rifat, Ada Yayınları, 1990
Rene’ Char, Sessiz Oyun, Çev: Özdemir İnce, Armoni Yayınları, 1992
Rene’ Char, Sessiz Oyun, Çev: Özdemir İnce, Alkım Yayınları, 2004
Rene’ Char, Seçme Şiirler, Çev: Semih Rifat, YKY, 2008

Rene’ Char, Kırmızı Açlık, Çev:Fuat Çiftçi, Şiiri Özlüyorum K., 2015




Eskişehir. 5 Uluslararası Şiir Buluşması
28-31 Mayıs 2015 Fotoğrafları

4 Haziran 2015 Perşembe

 · 



"Ey dünya, tüm ışıklarını yak benim için."

Ahmet Ada'nın yeni şiir kitabı, "Yağmur Başlamadan Eve Dönelim" çıkıyor. Yeni kitabında düzyazı şiirin olanaklarını deneyen şair, "Gezi şiirleri" ile o görkemli isyanı selamlarken kitaptaki bir bölümle de Ahmet Erhan'ın anısını yaşatıyor. Canan Güldal'ın desenlerinin yer aldığı kitap çok yakında raflarda... (Bu kitap 500 adet basılmış ve tüm nüshaları numaralanmıştır.)

Ve Yayınevi, koleksiyon değerinde kitaplar...