Rene’ Char Üzerine
Ahmet Ada
Rene’ Char’dan ilk çeviri Tahsin
Saraç’a ait: Seçilmiş Şiirler (1983).
Fransızcadan, ana dilinden yaptığı bu çeviri şiirler Char’ın çeşitli
kitaplarından bir seçmeyi içeriyor. Tahsin Saraç’ın arı, duru Türkçesi pırıl
pırıl ve dikkati çekiyor. Rene’ Char’ın Türkçedeki serüveni 1980 yılında Samih
Rifat’ın Seçme Şiirler çevirisiyle
sürüyor. Ada Yayınları’nın yayımladığı bu çeviride Henri Matisse’in on altı
deseniyle, şairin 1935-1960 yılları arası yazdığı şiirlerden kendi seçtikleri
yer alıyor. Samih Rifat daha sonra bu derlemeye yenilerini ekleyerek yayınlıyor,
(YKY, 2008). Özdemir İnce’nin Char’dan çevirisi ise Sessiz Oyun adıyla 1992’de yayınlanıyor; Armoni Yayınları. Bu çevirisi ufak tefek düzeltmelerle 2003
yılında Alkım Yayınları arasında çıkıyor. Dördüncü Rene’ Char çevirisini Kırmızı Açlık adıyla Fuat Çiftçi
yapıyor; Şiiri Özlüyorum Kitaplığı, Ocak, 2015. 2014’de yitirdiğimiz Hüseyin
Çiftçi’ye adanan yeni bir çeviri bu. Fuat Çiftçi, Kırmızı Açlık’ın başına, “Rene’ Char Şiirine Giriş Denemesi”
yazmış. Char’ın şiirinin özünün toprakla, doğayla bütünleşen insanın geleceğine
dair işaretler içerdiğini vurguluyor. Sonunda da, “Yeryüzü insanına duyulan
umudun, işkenceye uğramış etlerle filizlendiği çağda, tanıdığı imge duyarlıklarıyla,
şiirde büyük yürüyüşün, toprakta biriken özsuyun, gökteki kocaman bulutların,
dalga dalga uzayıp giden ormanların büyük şairidir Rene’ Char” diyor. Char’ın
şiir poetikasını şiirsel olan biçemle ifade eden Fuat Çiftçi, bu şiirinin
özelliklerini kavrayıp açımlamaya çalışıyor.
Rene’ Char şiirine ilişkin Tahsin
Saraç’ın yazdıklarının izini sürelim: Rene’ Char’ın şiiri, insanı kirlenmediği,
arınıp durulduğu bir dünya özlemi barındırır. “Düşlem, imgelem, yarının
insanına aktarılabilecek en güvenilir zenginliktir bu bakımdan.” Bugün için bir
ütopya olan eşit, adaletli bir dünyanın var olabileceğini sezdiren şiiri
şaşırtıcı zenginlikte imgeler taşımaktadır. Dünyaya şaşkınlıkla bakan şairin
dizelerini okuruz. Sözcük tutumluluğu, az sözcükle birçok şeyi anlamlandırması
dikkati çeker hep. Sessizlikle de örtüşen bir sestir şiirinin sesi. Bu durum
düzyazı şiirlerinde de sürüp gider. Tahsin Saraç, onun ürünlerini şiir
tümcelerine dayanarak değil, sözcüğün baskın olduğu, sessizliklerin de sürüp
gittiği bir şiir olarak saptar. Saraç, “öten bir horozun sesinin, ötüş
bittikten sonraki sessizlikte bir süre daha sürüp gitmesi gibi” der. Parlak
söz, sözce, tümce yoktur şiirlerinde. İnsanın içsel boyutuna ışık düşüren imge
vardır.. Doğa, gördüğümüz doğa değil, içsel derinliği olan, devinimli haldedir.
Bütün doğa devinimleri; yel, dağ, ağaç, rüzgâr, su fısıltılarla konuşur
gibidir. Bir tılsım, büyülü bir söyleyiş, şiirlerinde, yorumlamayı da
gerektirecek şekilde cisimleşir.
Rene’ Char’ın şiiri kapalı bir
şiirdir, dolayısıyla hemen ele vermez anlamını. Üzerinde duruldukça bir yelpaze
gibi kat kat açıldığı görülür. İmgesel anlatımın kat kat iç evrene doğru
açılması, uç veren anlam öbekleri oluşturması derin bir şiir olduğundandır.
Maurice Blanchot da, “Günümüzde Char’ın bir eşi daha yoksa bu, onun şiirinin,
şiirin şiiri olduğundandır” demektedir ki, “şiirin şiiri” oluşu bir saptama
değildir yalnızca, bir ana özelliktir.
Tahsin Saraç “Rene’ Char Şiirini
Üzerine Birkaç Söz”de, onun şiirinin söylence ve ilkçağ havası taşıdığını,
sözcükleri çok kez eskil anlamlarıyla kullandığını vurgular.
Rene’ Char’ın yaşamöyküsüne
zamandizinsel olarak baktığımız zaman oldukça hareketli geçen bir süreye
yayıldığını görüyoruz. Fransa’nın güneyinde 1907’de doğuyor. Üstgerçekçiler topluluğuna
katılıp ayrılıyor. Birkaç kez evleniyor, birkaç kez âşık oluyor. 1940-45
yılları arasında Yüzbaşı Alexandre adıyla Fransız
Direnme Hareketi’ne katılıyor. Çok önemli görevler üstleniyor. “Hypnos
Yaprakları”nda gözlerinin önünde kurşuna dizilen B’nin ölümüne seyirci
kaldığını, çünkü koca bir köyün ne pahasına olursa olsun çatışma dışında
tutulması gerektiğini yazıyor. Yaşadığı süre içinde Paul Eluard, Andre Breton,
Albert Camus ile dostluklar kuruyor. Modern resim üzerine yazılar yazıyor. Özdemir
İnce, “T.Saraç’ın çevirilerinin Rene’ Char’ın şiir sanatını büyük bir başarıyla
aktarmış olduğunu belirtmemiz gerekmektedir” demektedir. (1992).
Özdemir İnce, Rene’ Char’ın değişik
kitaplarından yaptığı Sessiz Oyun adıyla
yayınladığı kitabın ikinci baskısına yazdığı “Rene’ Char’la Kırk Yıl” başlıklı
yazısında çeviri yöntemini şu söylerle dile getiriyor: “Alımlama ya da diliçi
ve diller arası çeviri, şiirin derin yapısı tasarımlanmadan, yalnızca yüzey
yapıya (soldan sağa yazılı cümleye) göre yapılırsa (olursa), şiir bir kaosa,
bir yamalı bohçaya dönüşür. Bu nedenle, ilk baskı için yakaladığımı sandığım
tutarlılığı bozmak istemedim.” Özdemir İnce, Rene’ Char’ın şiirini “şiddet ve
direnme” üzerine kurduğunu belirtiyor. İnsanın duygularını yatıştırma yerine sarsma
şiirsel eylemidir, demektedir. Bu bakımdan Albert Camus’nün ‘Başkaldıran
İnsan’ının etkisi görülüyor. Bu kitabın yazılışına katkısı düşünülünce bu etki
doğaldır. Onun şiiri üzerine uzun bir süre çalışan Georges Mounin, şiirlerin
tümünün açımlanmasının zorluğunu belirtiyor. Özdemir İnce’nin sözleriyle,
“şiirlerinin yarısının hâlâ kendisine kapalı ve karanlık olduğunu ileri
sürüyor”. Şiirinin Andre Breton’un şiirinden etkilendiği söylenen Char’ın, zıtlıklar, çelişkiler, gerilimler üzerine
parça parça ve bütünü tamamlayan çarpıcı imgelerle şiirini kurduğunu görüyoruz.
Felsefeden, resme, yontuya, edebiyata gidip gelen ilgi alanları onun şiirini
derinleştirdiğini, estetik düzeyi yükselttiğini, zenginleştirdiğini söylemek
mümkündür. Böylece “şiirin şiiri” ortaya çıkarken, onda yansılanan, hayatın
içinde bir oraya, bir buraya gidip gelen denge de kurulmaktadır. Görüneni,
görünmeyeni, bilineni bilinmeyeni dikey yapı içinde yansılayan bir şiir
kuruyor.
Rene’ Char’ın kenti değil, Provence’ın
kırlarını, doğayı varlığın içsel titreşimleri olarak aydınlatışı yaşamıyla
örtüşen bir şiir yazdığını gösteriyor. Modern şiirin kurucu şairi Char, doğanın
çevrenini bedeni kılmış gibidir. Renk, koku, ağaç, ırmak, kuş, incir ve badem
ağaçları, şimşek, kayalıklar, ama hepsi iç ve dış doğa olarak kişiliği oluyorlar adeta. Bazen doğanın
kendisine dönüşüyor, diyor Özdemir İnce. (Hayvanlar, bitkiler… Belki füze
rampalarına karşı duruşu, doğanın yok edilmesine ve savaşa karşı tutumunun bir
sonucudur.)
Hemen belirtmekte yarar var: Özdemir
İnce, dili, yapısı karmaşık bir şairin şiirlerini Türkçeye başarıyla aktarıyor.
O da, Semih Rifat da, Char şiirinin kabuğunu çatlatıp içine giriyorlar.
Rene’ Char’ın şiirlerinin Türkçeye
geç çevrildiğini söylemeliyim. 1960’larda, İkinci
Yeni’nin egemen olduğu bir dönemde çevrilmeyişi, çevrilemeyişi mi desem,
şiir evrenimizin şiir kanonu içinde kalmasına neden oldu diye düşünüyorum. Ne
yazarsa yazsın onu kendine özgü kılan Rene’ Char farkı ortaya çıkan bir şair o.
Türkçede usta çevirmenler onun biçemini
yansılayacaklardı, geç de olsa sonradan bu başarıldı. Erken çevrilseydi şiir
evrenimizin değişmesine yol açabilirdi.
Georges Mounin, Char’ın “Düğün Yüzü”
şiirini okuduğunda, “yabancı bir dille karşı karşıya olduğum duygusuna
kapıldım” diyor. Onun kendine özgü dilinin çetrefilliği Türkçeye çevrilmeyi güçleştiriyor
belli ki. Ne var ki, Tahsin Saraç’ın, Semih Rifat’ın, Özdemir İnce’nin, Fuat
Çiftçi’nin aynı şiirleri farklı tatlarla çevirdiklerine tanık oluyorum.
Bu yazıda kaynak olarak
yararlandığım Tahsin Saraç, Semih Rifat, Özdemir İnce çevirilerine yazılan
önsözlerde Rene’ Char şiirini tanımlama çabaları değerlidir. Şiirlerin de önsözlerin
yol gösteriliğinde okunması gerekiyor. Çünkü, düzayak anlamı olan bir şiir
değil, kapalı, Semih Rifat’ın deyişiyle iç anlama evrilen bir şiirdir onunki.
Rifat, çevirisi konusunda şunları
yazıyor: “Başlıca büyüsü, her şeyden çok insanı yıldırım gibi çarpan
imgelerindedir çünkü; ve şiirsel imge başka bir dilde, başka sözcüklerle – çoğu
zaman – bire bir kurulabilen bir şeydir. Hele bu imge alışılmış gündelik
gerçekliğin dışında bir boylamda kurulmuşsa, neredeyse sözcüğü sözcüğüne bir
çeviri, imgeyi gözlerimiz önünde yeniden yaratmaya yeter.” Zamanının ve
çocukluğunun ruhunu, doğanın ve nesnelerin doğasını gözlerimiz önünde yaratabilen
imgelerde buluyoruz onu okurken..
Dört Rene’ Char çevirisinde şunu
gördüm: İmgeleri ifade edebilecek sözcüğü bulmak önemli görülüyor. Şair
çevirmenler farklı sözcüklerle aynı şiiri çevirmişler. Bu da, ortaya, semantik
farklılıklar çıkarmış. Küçük, anlamsal nüans farklılıkları bu şiirin zengin
imge yapısından kaynaklanıyor. “Bağlılık” adlı şiirin Semih Rifat çevirisi
Türkçe söylenmiş gibi sahici ve dilimize çok uygun: “Kentin sokaklarında sevgilim var benim. Nereye gittiği önemli değil
bölünmüş zamanın içinde. Artık sevgili değil, herkes onunla konuşabilir. Artık
anımsamıyor, gerçekte kim sevmişti onu?” Şiirin bütününü değil, tadımlık bir parça
aktardım. Rene’ Char’ın şiirini okur arayıp bulmalıdır. Büyük bir şiir
çıkacaktır karşılarına.
Kaynaklar
Rene’ Char, Seçilmiş Şiirler, Çev: Tahsin
Saraç, Adam Yayınları, 1983
Rene’ Char, Seçme Şiirler, Çev: Semih
Rifat, Ada Yayınları, 1990
Rene’ Char, Sessiz Oyun, Çev: Özdemir İnce,
Armoni Yayınları, 1992
Rene’ Char, Sessiz Oyun, Çev: Özdemir İnce,
Alkım Yayınları, 2004
Rene’ Char, Seçme Şiirler, Çev: Semih
Rifat, YKY, 2008
Rene’ Char, Kırmızı Açlık, Çev:Fuat Çiftçi,
Şiiri Özlüyorum K., 2015