30 Mart 2008 Pazar


ŞİİR BAŞLIKLARININ DOĞASI

AHMET ADA

Şiirin başlığı her şeyi midir? Şiirin başlığı şiirin her şeyi değildir. Şiire başlık şiirin anlamını ya da izleksel, içeriksel bütününü imlemek için konulur. Şiirin varlıklarla, nesnelerle kurduğu ilişkinin neyi anlamlandırdığı başlıktan, başlığın çağrışım düzleminden çıkarabilirse, şiirin başlığı işaret fişeğidir.

Şiir başlıkları şiirin anlamsal alanını imleyen özellikleriyle kimi zaman bir sözcükten, kimi zaman söz öbeğinden, kimi zaman şiirin anlam alanını imleyen şiirin içinden alınan bir dizeden oluşur. Kimi zaman da tam tersi, anlama karşıt olarak, şiirin ‘biçimsel’ yönünü vurgulamak için şarkı, türkü, kanto, gazel, sone, balad gibi başlıklar alır. Bu durum, şairlerin izleksel genişliğe açılmalarına engel değildir. Bazen de, bu tür şiir başlıkları altında insanın temel sorunsalları (varlık, yokluk, ölüm vb) izleksel genişlik ve bütünlük içinde dile getirilir. Reguiem gibi tek izleğe yönelik şiir başlıkları da görülmektedir. Klasik müzik terimlerini şiir başlığına taşıyan şairler var: Şiir müzik ilişkisine dikkati çekmektedirler. Yalnızca, ‘Şiir’ başlığını taşıyan şiirler, okuru şiirin kendine göndermekle yetinmezler, nesnesine yönelik anlamlandırma işlevi de yüklenirler.

Bir ayraç açıp konuya ‘klasik şiir’ ile ‘modern şiir’ bağlamında bakabiliriz. Modern öncesi klasik şiir, genel olarak gidimli dille kurulduğu için, şiirlerin başlıkları da anlam iletici nitelikleriyle öne çıkar. Modern şiir, gidimli dille değil, gidimsiz dille, anlam iletici değil, anlam kurucu bir dille yazıldığı için, şiir başlıkları da şiirin anlamlandırdığı çok katmanlılığı imler niteliktedir.

Modern şiir, malzemesi dilin bütün olanaklarını kullanarak, sözdizimi, söylem, anlam, yapı, ses, kurgu olarak kendini bütünüyle yenilediğini söylemek bile fazla. Klasik şiirle tıkanan şiirsel anlam parçalandı. Şiir, yüzey yapıda tüketilen ‘retorik’ olmaktan çıkarılarak, imgenin yüzey yapıdan derin yapıya geçmesi sağlandı. Böylece çok katmanlı, çok sesli bir şiir oluştu. Şiir başlıkları da sözcüğün kendi değerleriyle ifade edilir hâle geldi. Şair, verili dili değiştirmeye, başka bir dil kurmaya yöneldi. Bunu biraz açayım.

Modern şiirin dili, gidimli dilin içinden koparak kurulan yeni bir dildir. Bu dil, kendine dönüktür; kimi zaman da müzikteki armoni gibi ezgiseldir. Anlamsa dondurulamaz niteliktedir, durmadan işler. Dil, eksilti yoluyla çok katmanlı anlam üretir. Dilin en küçük birimi sözcük, eksilti yoluyla ses ve anlam üretimine katılır. Melih Cevdet Anday, “Gerçekten de modern şiirde “sözcük” büyük bir nitelik göstermiştir. Bunu anlamadan modern şiire yaklaşmaya olanak yoktur. Evet, şiir duygular, düşüncelerle değil, sözcüklerle yazılır, ancak bu sözcük artık gücünü “bağıntı”lardan almaz, kendi başına vardır. Mallarme bunu biliyordu” derken modern şiirin temel bir özelliğine vurgu yapar. Açalım: Sözcüğün gücünü “bağıntı”lardan almaması ne demektir? ‘Dil birimleri arasında dizisel (paradigmatik) ya da dizimsel (sentagmatik) düzlemde kurulan ilişki’nin olmaması demektir.

Şimdi, Özdemir İnce’nin çevirisiyle Rene Char’ın bir şiirini alalım:

TEKRAR KALKAN TIRPAN

Ölüler sığırtmacı sopasıyla vurduğu zaman,
Yaza adayın dağıtmış rengimi.
Şaşırtın bir çocuğu masmavi yumruklarımla.
Yerleştirin yanaklarına lambamı ve başaklarımı.

Çeşme, kendi dar köşesinde titreyen çeşme,
Saçıp savurursun kazancımı kırların sonsuzluğuna.
Nemli eğreltiotundan ateşli mimozaya,
O eksik yaşlı ile yeni gelen arasında,
Eğilip şöyle diyecek size sevme duygusu:
“Yalnızca burası var, talihsizlik her yerde.”

Rene Char’ın şiirinde sözcükler güçlerini “bağıntı”lardan almayıp çağrışım güçlerinden alırlar. Kırsal alanı, doğayı imleyen sözcükler bir araya gelerek, şairin çocukluk evrenine gönderir okuru. Şiirin başlığı ‘Tekrar Kalkan Tırpan’ şairin belleğinin imgelerindendir. Şiiri yapılandıran sözcükler kırsal yaşantıyı imleyen sözcüklerdir. Ne ki, belleğin ve imgelemin savrukluğu içinde bir araya gelerek ‘yaratım’ niteliği kazanırlar. Belleğinden, imgelem dünyasından açığa çıkan bu sözcükler, benzer sözcüklerle ‘birlik’ oluşturarak şiirin yapısını kurar.

Sözcüklerin gücünü ‘bağıntı’larından değil, kendi değerlerinden aldığı, sözcük ilişkileri anlam üretmeyen şiirler de yazılıyor. (Yazılsın. Modern şiir deneyselliklerle kendi zeminini bulur.) Anlamla ilişkilerini ‘anlam kurmak’ ekseninde tutan; varlığı, doğayı, nesneyi, dünyadaki duruşu içinden, çok katmanlı, çok sesli anlamlandıran şiirler de yazılıyor. Modernist yönelimler, sözcüğü basit bir im olmaktan çıkararak, ona kendi değerini veriyor. Sözcüğün yeni konumu, şairin başka-dil kurmasına olanak sağlıyor. Ancak, kurulan başka-dil’in yaşamın içinde deneyimlenmesi, başka bir deyişle, nesnel bağlılaşığının olması, alımlayıcının zihninde yeniden üretilmesine yol açar. Bu olmazsa şiir boşlukta kalır, kalıyor. Bir şey anlatmaz şiir ortaya çıkıyor. Modern şiirin bildirişim amaçlı olduğu düşünülünce, başka-dil’le kurulan sözdiziminin standart ezberleri bozmasına karşın, şiirin bildirişim işlevi tamamlanmıyor.

Klasik şiir gösterge ilişkilerine fazlaca gömülü bir şiirdir. O nedenle, şiirin başlığı şiirin anlamlandırdığını imler. Modern şiir yalın değil, derin, karmaşık, grift bir yapıya sahip olduğu için, şiirin başlığı dolayımlı ve çağrışıma açık, şiirin semiyotik birliğine yöneliktir:
a) Modern şiir bir şeyi temsil etmez. Temsil edilmeyeni, görünmeyeni anlamlandırır.
b) Modern şiir, hem temsil edilmeyene yöneldiği için, hem de gerçekliği mimetik anlamda değil, yeniden ve dönüştürerek kurguladığı için, şiirin başlığı da mimetik şiirde olduğu gibi şiirle birebir örtüşmez.
c) Modern şiir, “ses ve anlam bütünlüğü, izleksel genişliği ve bütünlüğü, çağdaş bir zihniyet dünyası ve imge düzeni” olan şiirdir. Bazı modern şiirler, görsellik ve ses üzere kurulmuştur.
d) Modern şiir, salt iletişim-bildirişim amacı olan şiir değildir. Sezgileri ayaklandıran, şaşırtan şiirdir. Salt gerçekliği yansıtmayı amaçlamaz, gerçekliği ‘yaratı’ ile dönüştürmeyi, ‘yazınsal gerçeklik’ kılmayı amaçlar.

Modern şiirlerde şiirin başlığı şaşırtıcı olabilir: Örneğin Behçet Necatigil’ın “Kaknus” şiiri, doğu mitolojisinde, gagasında üç yüz altmış delik bulunan, bu deliklerden değişik sesler çıkaran kuşu değil, insan yaşamının döngüsünü, yaşamın acımasız çarkını imler. “Kanatlar – tutuşuyorlar karanlık” dizesi yaşamın zorluğuna gönderir okuru. Yine, Necatigil’in “Daktilo” şiiri, insanın ezilmişliğini ironi ile aktarır. Şiirin başlığı ile içeriği arasında bir uyumsuzluk varmış gibi görünmesine karşın, şiiri kuran özne, ‘daktilo’ üzerinden insanın sorunlarını dile getirir.

Elbette, her şiirsel metni önce yazınsal dili ve dilin kurduğu yapısı içinden okumak gerekir. Şiirin dışarıdaki dünya ile ilişkisi yazınsal yetkinlikle kurulabilir. Şiirin başlığı, şiirin yapı olarak ilettiği bildirisini imler ya da imler nitelikte olmalıdır. T.S. Eliot’ın Çorak Ülke’si alıntılar, anıştırmalar, metinlerarası ilişkilerle örülmüş çok zamanlı bir şiirdir. Çeşitli bölümlerden oluşur. Her bölüm bir ‘başlık’ altındadır. Şiirdeki başlıkların altındaki izlekler farklıdır. Şiirin bütünü çağın özünü ve niteliğini kavramaya yöneliktir. Ezra Pound’un Kantolar’ı da öyledir. Kantolar, dünyasal içeriğiyle, kültürel ve mitolojik göndermeleriyle, çağımızın niteliklerine uzanan ipuçlarıyla devasa lirik şiirlerden oluşur. Kanto başlığı altında “İlkçağı, Rönesans’ı, çağdaş dünyayı” dile getiren bu şiirler çok zamanlı, çok seslidir. Kantolar, kitabın da adı olur.

Kitaplarıma henüz girmeyen “Terzi Sarkis” başlıklı şiirim başlığıyla örtüşen içeriğiyle dikkati çeker:


TERZİ SARKİS

Gürültüsüz bir sabahım olsun gerisi boş
Vaktim olsun kumaşı kesecek iğneyi tutacak
Başka ölüm yok ilikler açılmış olacak
Rakılar denize karşı, iplikler iğneye
Hiçbir şey yarım kalmasın
Döküntülerin toplanması bile

Büyük olsun makas denizi biçeceğiz
İnsandaki kof benliği, gözüpeklik işte,
Vatkalar şeritler mandallar kalsın
Şöyle dik dur yavrum ölçünü rahat alayım
Bu kömür kokusu öldürür adamı
Bozulmuş dünyanın ayarı – saat kaç,
Eskiden böyle değildi bu sokaklar
Kırlangıçlar eksik olmazdı, insanlar
Seçkindi bir damla yağmur kadar

“Geçtim. Geçtiler oradan
Terzi Sarkis yazıyordu tabelada
Cenaze nedeniyle kapalı”

Şiirde görüldüğü gibi, Terzi Sarkis’in söylemiyle oluşturulan şiir önce terzilik mesleğiyle ilgili göstergelerle, eşya ve nesnelerle bir mekânı imler. Göstergelerin birliği içsel monologla aktarılır. Son üç dizede söylem çatallaşır. Terzi Sarkis’in söylemi biter, dışsal söylemle şair özne devreye girer. Zaman farklıdır. ‘Cenaze nedeniyle kapalı’ sözcesi ile Sarkis’in ölümü aktarılır. Burada dikkati çeken nokta şiir başlığı ile şiiri yapılandıran göstergelerin birliğinin üst üste örtüşmesidir.

Şiir başlıkları, evet, oradan başlar şiir.

20 Mart 2008 Perşembe



Ahmet Ada’nın ‘Modern Şiir Üzerine Yazılar’ı Yayımlandı

Modern Şiir Üzerine Yazılar, Ahmet Ada’nın, modern şiirin ustaları Nâzım Hikmet’in, Behçet Necatigil’in, Cemal Süreya’nın, Sezai Karakoç’un, Hilmi Yavuz’un, Celâl Soycan’ın şiirleri üzerine yazdığı inceleme, çözümleme yazılarını bir araya getiriyor. (Şiirden Yayınları, Şubat 2008). Şairlerin şiir evrenini anlamlandırmaya yönelik bu incelemeler, şiirlerin üretildiği nesnel koşulları da kendinde cisimleştiriyor. Bu da, yazınsal metinlerin yorumlanmasına yol açıyor.

Ahmet Ada’nın Cemal Süreya ile Sezai Karakoç incelemelerinde,
İkinci Yeni’nin neliği üzerine açımlayıcı yazılar bulunuyor. İnceleme ve çözümleme yazıları şiirin deneyimlediği alanlara da, yeni okumalara da kapı aralıyor.